ABD'nin Birleşmiş Milletler'deki (BM) tutumu, uluslararası arenada büyük yankı uyandırdı. Özellikle Gazze ve Ukrayna konularındaki çelişkili politikaları, Washington'un uzun süredir savunduğu kurallara dayalı düzeni sorgulatır hale getirdi. ABD'nin Rusya'nın Ukrayna'yı işgalini kınayan karara karşı oy kullanması ve İsrail'e yönelik BM kararlarında takındığı tavır, küresel ittifaklarda güven erozyonuna yol açtı.
Bu durum, Avrupa ülkeleri başta olmak üzere ABD'nin müttefiklerini harekete geçirdi. Fransa, İngiltere, Almanya gibi ülkelerin çekimser kalması, ABD'nin liderliğine duyulan güvenin sarsıldığının bir göstergesi olarak yorumlandı. Avrupa ülkeleri, kendi savunma stratejilerini güçlendirme ve bağımsız dış politika oluşturma arayışına girdi. NATO Genel Sekreteri ve AB Komisyonu Başkanı'nın açıklamaları, bu yöndeki kararlılığın bir yansıması olarak değerlendirildi.
ABD'nin Hint-Pasifik bölgesindeki müttefikleri de değişen küresel dengelere uyum sağlamaya çalışıyor. Japonya ve Güney Kore, askeri kapasitelerini artırarak ve savunma bütçelerini yükselterek, ABD'nin olası bir desteği olmadan kendi güvenliklerini sağlama çabasına girdi. Bu gelişmeler, İkinci Dünya Savaşı sonrası kurulan düzenin temel prensiplerinin sarsıldığını ve dünya genelinde ilişkilerin yeniden şekillendiğini gösteriyor.
