Miras davaları, aile içi anlaşmazlıkların sıklıkla yaşandığı ve mal paylaşımının kritik bir rol oynadığı süreçlerdir. Bu davalarda sıklıkla karşılaşılan durumlardan biri de 'muvazaalı işlemler'dir. Bu tür işlemler, mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla yapılan, görünüşte geçerli gibi duran ancak gerçekte farklı bir amaca hizmet eden işlemlerdir. Avukat Ergün Vardar'ın açıklamalarıyla, muvazaalı işlemlerin ne anlama geldiğini, mağdurların neler yapabileceğini ve miras davalarında nasıl bir yol izlenmesi gerektiğini inceleyeceğiz.
Muvazaalı işlem, tarafların üçüncü kişileri aldatmak amacıyla gerçek iradelerine uymayan bir anlaşma yapmasıdır. Bu, genellikle mirasçılardan mal kaçırmak için yapılan satış, bağış veya diğer devir işlemleri şeklinde ortaya çıkar. Örneğin, bir kişinin malını, mirasçıları arasında paylaşılmasını engellemek amacıyla, tapuda satış gibi göstererek aslında bağışlaması muvazaalı bir işlemdir. Yargıtay'ın bu konudaki kararları, miras hakkı çiğnenen kişilerin bu tür işlemlere karşı dava açma hakkının olduğunu açıkça belirtmektedir. Bu davalar, tapu iptali ve miras payı oranında tescil talebiyle açılabilir.
Muvazaa davalarında ispat yükü, muvazaayı iddia eden tarafa aittir. Yani, mirasçılardan mal kaçırıldığını iddia eden taraf, bu durumu kanıtlamak zorundadır. Bu davalarda zamanaşımı veya hak düşürücü süre bulunmamaktadır, bu da mağdurlara istedikleri zaman dava açma imkanı tanır. Muvazaalı işlemlerin tespit edilmesi ve bu işlemlere karşı hukuki yollara başvurulması, miras hakkının korunması açısından büyük önem taşır. Bu tür davalar, genellikle asliye hukuk mahkemelerinde görülür ve yetkili mahkeme, taşınmazın bulunduğu yer mahkemesidir.
