Makalede, Türkiye'nin hem iç hem de dış politikada kritik bir dönemeçten geçtiği vurgulanıyor. Özellikle ABD'nin NATO'daki rolünün sorgulanması ve Trump faktörünün yarattığı belirsizlikler, Türkiye'nin ulusal güvenliği açısından ciddi riskler taşıyor. Yazar, Erdoğan yönetiminin iç politikadaki otoriterleşme eğilimlerine dikkat çekerek, bu durumun dış politikadaki manevra kabiliyetini olumsuz etkilediğini belirtiyor.
Makalede, Türkiye'nin dış politikada karşı karşıya olduğu zorluklara değiniliyor. ABD'siz bir NATO veya NATO'suz bir Avrupa savunma mimarisinin nasıl şekilleneceği tartışılırken, Trump'ın olası bir başkanlık döneminin getireceği belirsizliklere dikkat çekiliyor. Ayrıca, Avrupa ülkelerinin Türkiye ile ilişkilerinde farklı yaklaşımlar sergilediği ve Türkiye'nin bu durumdan faydalanma potansiyelinin olduğu belirtiliyor.
Son olarak, Türkiye'deki mevcut siyasi atmosferin ulusal güvenlik ve dış politika üzerindeki etkilerine odaklanılıyor. Erdoğan yönetiminin muhalefete ve demokrasiye karşı tutumu eleştirilirken, CHP'nin ulusal güvenlik ve dış politikadaki eleştirilerini sürdüreceği ifade ediliyor. Makale, Ekrem İmamoğlu'nun adaylığının bir fırsat olduğu ve Erdoğan'ın iktidardan gitmesiyle Türkiye'nin daha demokratik bir yola girebileceği umudunu taşıyor.
